5 Eylül 2021 Pazar

Kemal Kılıçdaroğlu müjde diye vaatler sıralamış. Akıl sağlığımı korumak adına bu vaatleri yorumlamak istiyorum.


1) gençlerin ilk teknolojik ürünlerinde ötv kaldırılıyor (telefon, oyun konsolu)

Kötü kullanıma açık bir tasarı. Olacak şeyi söyleyeyim, ülkede ne kadar "genç" varsa o kadar ötv muaf telefon bu işin ticaretini yapanlarca satın alınır ve ötv muaf fiyat-normal fiyat arasında bir fiyata satışa sunulur. Aradaki fark da bizim cebimizden çıkacağı için yine vergimizle rezil oluruz.


2) gençlerin ilk otomobil alımlarında ötv sıfırlanıyor.

Yine kötü kullanıma açık bir tasarı. Bunu anlayamayacak olan gerisini okumasın zaten.

3) torpili önlemek adına mülakat kaldırılacak. çok çok zorunlu olduğu durumda ise kamera kaydı ile yapılacak.

Mülakatı kaldırmak merkezi sınav sistemi getirmek demektir. Her iş, her meslek, her zanaat için merkezi sınav yapamazsın. Mülakatı yapan kişinin ahlaklı olmak dışında bir erdemi ve motive edici nedeni olmalı ki liyakatli kişi işe alınsın. Mülakat yapan kişi memur, ve yaptığı işten ek kazanç elde etmeyeceği için torpilin her türlüsü bu düzende devam edecektir.

4) kyk borçları sıfır faizle yapılandırılacak. ödemelere de işe başladıktan sonra başlanacak.

Benim vergimle bana sormadan diplomasız işsizlere kredi ver, sonra bu krediyi enflasyonun %20'nin üzerinde olduğu bu ülkede faizsiz al. En başından benim vergimi kimseye verme? Bunu düşünemiyor musun? Çok yardımcı olmak istersem birine bir sivil toplum kuruluşu aracılığı ile istediğime yardım ederim. Devlet yardım kurumu değildir.

5) gençlere 1000 tl lik kültür kart ya da mobil kart tanımlanacak. (tiyatro, sinema vs etkinlikler için harcanabilecek)

Yine benim vergimi kendi parası gibi harcayan bir zihniyet. Ben çalışayım köle gibi, genç dediğin insan tiyatro, sinema vs. gezsin.

6) pasaport ücretleri 0 olacak, yurtdışına çıkış harcı da alınmayacak.

Pasaportu bedavaya verirsen, pasaportun çıkarılması sürecinde harcanan parayı (malzeme masrafı, memur maaşları vb.) kim verecek? Tabii ben vereceğim, enayi vergi mükellefi.

21. yy'da hala komünist hayaller gören, çalışanı çalışmayanın kölesi yapacak bu düzene karşıyım tabii.

15 Ocak 2014 Çarşamba

Tüm ihtimalleri düşündüm. Yataktan kalkıp yüzleşecektim onunla. Nasıl da halden anlamaz bir insan olduğumu, hiçbir işe yaramasa bile benim de kendimi iyi hissetmek uğruna ağlamak gibi saçma sapan bir eylemi pratikte olmasa bile teoride düşünebileceğimi, kendi sorunlarımı unutmak adına başkalarının mutsuzluğunu isteyebileceğimi anlatacaktım. Saatlerce sessiz kalacaktık. Ben haksız ama üstün, o üzgün ama umutlu olacaktı. Olmak istediğim ve olduğum bir arada. Bir yere varamamalıdır hayallerin sonu, insan olmak istediği şeyi bilerek nasıl yaşar ki? Benim olmayacak tesellilerim, onun mantıksızlık sınırlarında gezinen telaşlarıyla bana hiçbir fayda sağlayamayacağı için vazgeçiyorum ya uygulamaktan. Ne olurdu anayasayı tekrar yazmadan azıcık konuşabilseydik...

22 Kasım 2013 Cuma

Daha önce hiç "sana bir sır vereyim mi?" demeyen adam/kadın var ya, işte o gerçekten sır tutan kişidir.

20 Ekim 2013 Pazar



Bundan on sene önce basketbol ile ilgili herhangi bir şeyle, mesela bir forma, ne kadar mutlu olduğumu hatırlıyorum. Dersaneden bir arkadaşım Kevin Garnett'in o seneki All-Star formasını almıştı mesela. O zamanlar Nba store yoktu ülkede. Korsan maldı ama kaliteliydi yani. Neyse o formayı yirmidört saat üzerimden çıkarmadığımı hatırlıyorum. Dedem&Babaannem vardı evde yatılı misafir olarak. Naapıyo bu kodumun ergeni diye düşünmüşlerdir kesin. Gerçi onların da kendi dertleri vardı o ziyarette. Hatırlamıyor oluşum unuttuğum anlamına gelmiyor. Mülayim çocuktum onlara göre. Sanırım bana söyledikleri, arkamdan ya da yüzüme karşı, hiçbir şey için kızdığımı sanmıyorum onlara. O ikilinin koruyucu ve sabırlı tavrı beni bugüne getiren önemli şeylerden. Mucize bekleme, ama umudunu da yitirme. Ben kimseyi böyle sabırlı, karşılıksız ve yeteri kadar sevdiğimi düşünmüyorum. Bunu da kimseden böyle bir şey beklediğim için söylüyorum. Beklemiyorum yazacaktım sandın değil mi? Lisedeki ingilizce öğretmenim yazıda böyle oyunlar yapılmaz demişti. I'm not writing a fucking essay now, am i? Belki de sorun o formayı o günden sonra giymediğim için hep ona özlem duymamdandır. Belki iki gün, belki yirmi gün sonra kenara atacaktım o formayı benim elimde olsaydı. "Belki" mi? Tabii lan, ne "belki"si. Bu olaydan iki yıl sonra Nba'den soğudum. Hiçbir zaman tamamen kopmadım, hep hayatımın bir parçası olmaya devam etti ve şimdi yeniden yakından takip ediyorum. Geçmiş yılların acısını çıkarıyorum şimdi.

6 Eylül 2013 Cuma

Otostopçunun Anı Defteri

Eşyalar edeplerini bilip öyle sessizce durmuyorlar işte. Hepsinin bir Vine videosu var kendince, her baktığımda kafamda loop'a aldığım. Her yazının bir öyküsü var ileride bunu kesinlikle çocuklarıma anlatırım dediğim. Her insanın bir ömrü var, onunki bitmeden benimki bitsin istediğim. Ya da varlardı(varmıştılar, varyordular)*.

*: Zamanda yolculuğun en zor yanı başka zamandaki kişilere o zamanı anlatmanın(anlattığının, anlatacağının) zor olduğudur(olmuştuğudur, olacağıyordur). Gördüğünüz üzere eşyalara bağlı anılar olduğu gibi kalırken insanlara bağlı anılar öyle olmamaktadır. Bu yazı yalnızca bunu belirtmek üzere yazılmıştır(yazılıyoracak).

23 Ağustos 2013 Cuma

Coğrafi çözüm. Ne güzel bütün sorularımın cevabı gibi. İstemediğin kişilere yüzlerce kilometre uzak, sevdiğin kişilere bir uçak bileti kadar yakın. Ama rahat duramaz ki insan. Orada da çevre olur fikirlerini düşüncelerini benimsemediğin bir sürü insanla her gün beraber olmak zorunda kalacağın. Sen onu sevmiyorsun diye onda senin sevdiğin özellikler olmayacak değil ya. Değil ya ile bitirdim ama kötü aslında. Sevmiyorsan tam sevmemelisin ama olmuyor işte. Telefonumun şarj oldum ben uyarısı milli apaçi marşımızın ilk yüzyetmişbeşmilisaniyelik kısmı olmasa şimdinin içinde kaybolup gideceğim sanki. Ne çabuk unutuluyor bazı şeyler onlardan uzak kalındığında. Bir anda yabancılaşmış oluyorsun eski coğrafyana. Yeni coğrafyayı da sevdiğinden değil, ondan kurtulmak için uğraşıyorsun.Bu sefer limanda çok halat var. Hepsi birbirine girmiş; eskisi kadar sağlam değiller, eskisi kadar temiz değiller. Ama beni en çok endişelendiren bağlıymış gibi görünenler.

13 Temmuz 2013 Cumartesi



İstiklal boyunca iftar sofrası kuruluyor. Fak dı polis. Elinde bira şişeleri(!) olan bir topluluk geliyor herkese açık yerde yapılan, herkese açık olması hedeflenen, über özgürlükçü kişilerin düzenlediği bu organizasyona katılıyor. Fak dı polis. Orada bulunan özgürlük fedaileri elinde bira şişesi olan grubu iftar sofrasından kaldırıyorlar. Başka zaman başka yer olsa polis de çağırırlardı ama neden çağırmadıklarını biliyorsunuz. Fak dı polis.

Bu gezi eylemlerine tam olarak destek ver(e)mememin nedeni de bu sözde liberaller işte. İçlerini biliyorum çünkü, işlerine gelmeyen şeyler yasaklanabilir bu insanlar için. Mesela iftar sofrasında bira içmek gibi. Çünkü bu insanların sofrasında böyle şeylere ancak izin verilir, böyle bir hakkın olamaz.

Kemal Kılıçdaroğlu müjde diye vaatler  sıralamış. Akıl sağlığımı korumak adına bu vaatleri yorumlamak istiyorum. 1) gençlerin ilk teknolojik...